Neredeyse tüm sıfır araç tanıtımlarında o aracın hangi platformda üretildiği bilgisi de yer alır. Otomobil teknolojisinin en önemli bileşenlerinden olan platform otomobil markalarının en büyük yatırım yaptığı konuların başında geliyor. Platformlar otomobil tasarımından motor gücüne, sürüş güvenliğinden yol tutuş özellliklerine kadar birçok unsur için belirleyici olur.
Öncelikle, platform bir arabanın iskeleti veya temel mimarisidir diyebiliriz. Fiziki bir tabladan ziyade, daha çok bir arabanın temel bileşenlerinin nasıl bir araya getirileceğini tanımlayan mühendislik şablonudur. Bu şablon, şasi yapısını, dingil mesafesini, tekerlek izini, motor ve şanzımanın yerleşimini, süspansiyon sisteminin tipini, elektrik/elektronik mimarisini ve güvenlik hücresinin temel geometrisini belirler. Yani bir evin temeli ve ana kolonları gibi düşünülebilir; aynı temel üzerine farklı cephelerde, farklı iç tasarımlarda evler yapılabilir.
Aynı platformdan çıkan iki araç nasıl farklı oluyor? İşte tam da bu noktada üreticilerin sihri devreye giriyor. Aynı temel mühendislik altyapısını kullansalar da bu platformun üzerine inşa edilen "gövde" tamamen farklı olabilir. Örneğin, Volkswagen Grubu'nun MQB platformu hem bir Volkswagen Golf hem de bir Audi A3, hatta daha büyük bir Skoda Superb için temel oluşturur. Bu araçların dış ve iç tasarımları, kullanılan malzemelerin kalitesi, sürüş dinamiklerini ayarlayan yazılımlar, süspansiyon ayarları, ses yalıtımları ve teknoloji donanımları birbirinden köklü biçimde farklıdır. Birinde daha sportif ve dinamik bir sürüş hedeflenirken, diğerinde konfor ve lüks ön planda olabilir. Kısacası, platform aracın karakterini %100 belirlemez; üretici, aynı iskeleti farklı "kişilikler" yaratmak için kullanır.
Bir platformun geliştirilme süreci, otomotiv endüstrisindeki en uzun ve maliyetli süreçlerden biridir. Milyarlarca dolar yatırım ve binlerce mühendisin yıllar süren çalışmasını gerektirir. Süreç, pazar araştırması ve gelecek trendlerinin belirlenmesiyle başlar. Ardından konsept tasarım, mühendislik simülasyonları, prototip üretimi ve bu prototiplerin otomobil test sürüşlerinin yapılması gerekir. Bu testler, dayanıklılık, çarpışma güvenliği, sürüş dinamikleri ve iklim koşullarına uyum gibi her türlü senaryoyu kapsar. Bu karmaşık süreç genellikle yıllar alabilir. Örneğin, Toyota'nın TNGA platformu veya Renault-Nissan-Mitsubishi ittifakının CMF platformu bu şekilde yıllar süren çalışmalarla hayata geçirilmiştir.
Aynı platform farklı tesislerde, hatta farklı kıtalarda kullanılabilir. Platformun en büyük avantajlarından biri de budur. Standartlaşmış bir mimari, üretim hatlarında büyük esneklik sağlar. Örneğin, Ford'un eski C1 platformu, aynı anda İsveç, Almanya ve Belçika'daki fabrikalarda Volvo S40, Ford Focus ve Mazda3 modelleri için kullanılmıştır. Bu şekilde maliyetler düşer ve küresel talebe uygun otomobil üretimi yapılabilir.
Platformu bir yazılım olarak görmek yanlıştır ancak günümüzde giderek daha fazla yazılım tarafından desteklenen ve tanımlanan bir fiziki mimaridir. Temel olarak metal, alaşım ve kompozitlerden oluşan fiziki bir yapıdır. Ancak, özellikle elektrikli araç platformlarında, bu fiziki yapıyı yöneten ve araç fonksiyonlarını belirleyen yazılım ve elektrik/elektronik mimarisi, platformun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Elektrikli araçlara geçişte başlangıçta birçok üretici, maliyet baskısı nedeniyle mevcut içten yanmalı araç platformlarını modifiye ederek elektrikli araçlar üretti. Ancak bu "dönüştürülmüş" platformlar, bir elektrikli aracın ihtiyaçlarına uygun değildi. Düz tabanlı, geniş iç hacimli, ağır pilleri barındıracak şekilde tasarlanmış, motor ve şanzıman tüneli olmayan "özel" veya "doğuştan elektrikli" platformlar ise çok daha verimli sonuçlar verdi. Elektrikli araçların kaputu altında ortaya çıkan ekstra hacimin ek bagaj olarak kullanılması bu sayede oldu. Günümüzde bazı üreticiler hem elektrikli hem de belirli bir boyuttaki içten yanmalı araçları aynı platformda üretebilen "esnek" platformlar geliştirdi.
Platform kavramı son 30 yılda inanılmaz bir evrim geçirdi. 90'lı yıllarda platformlar daha çok belirli bir model veya model ailesi için tasarlanırdı. Paylaşım sınırlıydı. 2000'lerin başından itibaren, Volkswagen'in B Grubu platformu gibi örneklerle, farklı markalar arasında platform paylaşımı yaygınlaştı.
2010'lardan itibaren ise Volkswagen MQB, Toyota TNGA ve Renault-Nissan CMF gibi "modüler" platformlar devrim yarattı. Bu platformlar, birbirinden farklı boyutlarda, segmentlerde ve karoser tiplerinde (hatchback, sedan, SUV, hatta minibüs) onlarca modelin aynı temelden üretilmesine olanak tanıdı. Bu, maliyetleri düşürürken, aynı zamanda gelişmiş güvenlik, sürüş dinamikleri ve verimlilik gibi teknolojilerin çok geniş bir model yelpazesine daha hızlı yayılmasını sağladı. Günümüzde ise platformlar artık sadece mekanik bir şasi değil, yazılım, otonom sürüş yetenekleri ve sürekli güncellenebilir olma özellikleriyle "akıllı dijital platformlar" haline evrilmektedir.
Tüm Marka ve Modelleri Sizin İçin Araştırıyoruz
Siz de araç karşılaştırma sayfamızdan birbirinden farklı özelliklere sahip araçlara tek bir tıkla göz atabilir ve dilediğiniz araçları anında karşılaştırabilirsiniz.
Sifiraracal.com, sitemiz üzerinden otomobil kampanyalarını inceleyebilir, tek bir tıkla sıfır araç kampanyalarına ulaşabilir ve anında size özel ücretsiz fiyat teklifi alabilirsiniz.