Dünyanın ilk elektrikli otomobili 1894 yılında Pedro Salom ve Henry G. Morris tarafından icat edildi. Otomobil çok ağırdı, saatte 32 km hız yapabiliyordu ve 40 km. menzili vardı. Tüm bunlar o gün için muazzam rakamlardı. Electrobat adı verilen bu aracı takiben üretilen birçok elektrikli araçla beraber o tarihte Amerikan piyasasının %28’i elektrikli araçlardı. Ayrıca bu araçlar her yeni modelde daha hafif bir batarya ile geliştiriliyor ve toplam ağırlıkları düşüyor, güçleri de o günün koşullarına göre her modelde artıyordu. Ama devam edemedi.
Bugünden bakıldığında elektrikli araçların niye rafa kaldırılıp fosil yakıtın otomotiv sektöründe egemen olduğuna dair birçok teoriler üretilebilir. Ancak fosil yakıtların o gün daha çok yaygınlaşmasının birden çok sebebi vardı, tıpkı bugün elektrikli araçların büyük bir talep patlaması yaşaması gibi.
Elektrikli araçlarda gelişme vardı lakin ilk olarak Karl Benz tarafından üretilmiş olan içten yanmalı motor da eş zamanlı olarak büyük gelişme gösteriyordu. Benzinli araçların menzili daha uzun ve kullanım maliyetleri daha düşüktü. Üstelik o tarihte dünyada çevre sorunları, petrol rezervlerinin kıtlığı, siyasal olaylara bağlı enerji krizleri hiç yaşanmamıştı. Şartlar böyleyken Ford’un benzinle çalışan T modeli, elektrikli araçların piyasadan yavaş yavaş silinmesine öncülük etti. 1908’de lanse edilen Ford T, 1913 yılı ile beraber otomotivde bir devrim olan montaj hattını devreye sokarak, üretim maliyetlerini ciddi oranda aşağı çekmişti. Bunu hem Amerikan hem de Avrupalı üreticilerin 2 savaş arasındaki teknoloji hamleleri izledi. Benzinli ve dizel motorlu araçlar 2000’li yıllara gelene kadar üstünlüğünü korudu.
Fosil yakıtlı araçlar, önce 1960’larda hava kirliliği sebebi olarak gündeme geldi. Ardından 1973 ve 1979’da 2 petrol krizi yaşandı. Petrol genelde dünyanın en sorunlu bölgelerinden geliyordu. Sadece otomobil piyasası değil, tüm endüstri bunlardan olumsuz etkilendi. 90’lara gelindiğinde ozon tabakasının delinmesi, kirlenen çevre, sera gazı etkisi ve son olarak da küresel ısınma ve iklim değişikliği, benzin ve mazot dışındaki alternatiflerin sadece otomotivde değil tüm enerji ihtiyaçları için düşünülmesini sağladı. Petrol rezervlerinin 30-40 yıllık ömrü kaldığı tahminleri de bu düşünceleri destekledi.
Önce düşünce boyutu ile başlayan bu gelişmeler başka etkenlerle de tetiklendi. Avrupalı ve Japon araç üreticileri, 90’larda ve 2000lerin başında artık teknolojik üstünlük, kalite, dizayn, yakıt tüketimi, motor ve şanzıman gibi birçok faktörü piyasa koşulları ile birleştirerek Amerika’yı çok geride bırakmıştı.
Ancak 21. Yüzyıl başka birçok gelişmeyle beraber gelecekti. Siyasal ve ekonomik gelişmelerle büyüyen ölçek ekonomileri ve küreselleşme olgusu, teknolojide büyük çığırlar açarken, Amerika ve Uzakdoğu, teknolojide Avrupa’yı geride bırakıyordu. İçten yanmalı motorların teknolojileri belli bir seviyeye ulaşmış, motor verimi, yakıt sarfiyatı, konfor, dizayn ve donanım seviyeleri belli yerlere gelmiş, tüm araçlar birbirine benzemeye başlamıştı. Araçlar giderek motor ve şanzıman teknonolojisinin odağından çıkarak teknolojik bir nesneye dönüşüyor, bu arada otonom araç teknolojileri, nesnelerin interneti, yapay zekâ gibi kavramlar hayatımıza giderek daha çok giriyordu.
Bu noktada Amerika’da kurulan Tesla, öncü bir rol üstlendi. Başlangıçta elektrikli araçlar için herşey kötü gidiyordu. Finansal sorunlar, şarj süresi, menzil, pazarın dar olması nedeniyle oluşan yüksek maliyetler firmayı çok zorluyordu. Ancak yukarıdaki koşulların devamı ve beraberinde iklim değişikliğinin bir kabustan günlük bir gerçeğe dönüşmesi hızlandırıcı rol oynadı. Tesla bugün elektrikli araç üretiminde dünyada 2.sırada.
Tesla’yı, dünyaya açılan Çinli üreticiler takip etti. İçten yanmalı motorlarda pazarda hiç olmayan Çin, batarya teknolojisine ağırlık vererek bu konuda kısa sürede büyük aşama kaydetti, önce otomotiv yedek parça tedarikçisi oldu daha sonra kendi markalarını geliştirdi ve hızla elektrikli araç piyasasında liderliği ele geçirdi. Hibrit araçları da ihmal etmeyerek o pazarda da büyük hamleler yaptı. Ucuz işgücü, teknoloji yatırımı ve ölçek ekonomisini yaratan devasa iç pazar avantajlarını çok iyi kullandı.
Avrupalı ve Japon üreticiler elektrikli araç piyasasında gerekli ilk hamleyi yapamadılar. Kısmen hibrit araçlara yöneldiler, kısmen de yapmış oldukları motor/ teknoloji yatırımlarının geri dönüşlerini beklemek durumunda kaldılar. Avrupalı üreticiler, 2015 sonrasında şehir meclislerinde alınan “2030’dan itibaren şehrimize dizel araç giremez” tarzı kararlarla yoğun kamuoyu baskısı altında kalarak öncelikle dizel binek araç üretimlerini sonlandırdı ve onun yerine hibrit veya tam elektrikli araca yöneldi. Benzer gelişmelere uyan Japon araç üreticileri de aynı yolu takip etti.
Kamu otoritelerinin desteği de bu gelişmelere paralel olarak giderek arttı. Otomotiv teknolojilerini her zaman yakından takip eden devletler, konuya ilişkin yasal düzenlemeleri bekletmeden hayata geçiriyor, gerekli altyapı desteğini sağlıyor.
Yeni teknolojiye dayalı birçok yeni batarya tipi her gün gelişiyor, menziller uzarken, şarj altyapısı gelişiyor, şarj süreleri kısalıyor. Henüz istenen seviyelere ve içten yanmalı motorların menzillerine ulaşılamadı ancak birçok yenilikçi özellikle beraber batarya maliyetlerinin düşmesi ve araçların yenilenebilir hale gelmesiyle de başlangıçta korkulan bir durum olan ve halen 2-3 yıl önceki araçlar için geçerli olan “ikinci el değerinin çok düşmesi” gibi sorunların da ortadan kalkacağı söylenebilir. Hatta öyle ki bu sefer de benzinli araçlar için ciddi değer kayıpları yaşanabilir. Dizel araçlar bunu uzun süredir yaşıyor. Sürüş güvenliği için söylenen birçok unsur şehir efsanesinden öteye geçemedi. Şarj göstergesi, araçların çok sessiz olması, şarj istasyonlarının azlığı gibi birçok sorun çözüldü veya çözüm yoluna girdi.
Çin’in rekabetçi elektrikli araçlarına karşı hem Avrupalı hem de Japon üreticiler önce iş birliğine ardından da şirket birleşmelerine giderek, yaşadıkları pazar daralmasına cevap vermeye çalışıyor. Önümüzdeki yıllarda bunun etkilerini ve pazarın nasıl bir yapıya kavuşacağını göreceğiz.
Bugün itibarı ile elektrikli araç piyasası büyük bir gelişme göstererek pazarın %20sine ulaştı. 2024 sonu itibarıyla elektrikli araç satışlarının, geçen yıla göre %18 artarak 17 milyon adede ulaşması bekleniyor. Bu rakam tahminlerin çok ötesinde.
Elektrikli araç ve hibrit araç sahipleri araçlarından büyük oranda memnuniyet belirtiyor. Bu memnuniyet altyapısı daha sağlam olan Avrupa ve Amerika’da daha da yüksek görünüyor. Daha yolun başında ciddi bir ivme kazanan elektrikli araç pazarının gelecekte otomotiv sektöründe dominant hale gelmesi bekleniyor.
Tüm Marka ve Modelleri Sizin İçin Araştırıyoruz
Siz de araç karşılaştırma sayfamızdan birbirinden farklı özelliklere sahip araçlara tek bir tıkla göz atabilir ve dilediğiniz araçları anında karşılaştırabilirsiniz.
Sifiraracal.com, sitemiz üzerinden otomobil kampanyalarını inceleyebilir, tek bir tıkla sıfır araç kampanyalarına ulaşabilir ve anında size özel ücretsiz fiyat teklifi alabilirsiniz.